Kanıtlar, inançları değiştirir mi?

İnsan doğduğu andan itibaren gözlem yaparak öğrenen bir organizmadır. İnandığımız olgular, savunduğumuz düşünceler, edindiğimiz kanıtlar ve verdiğimiz kararlar aslında bu gözlemlerin sonucu. Bir fikir savunurken ya da karar verirken akılcı olduğumuzu ve mantık doğrultusunda ilerlediğimizi düşünsek de, baskı ve stres gibi durumlarda olaylara tamamen güdüsel ve duygusal yaklaşıyoruz. Daha sonra insanlar neden bu kararı verdin diye sorduklarında, mutlaka mantıklı argümanlar üretmeye çalışıyoruz. Fakat o an bu argümanlar aklımıza bile gelmiyor. Sadece tutarlı olduğumuzu göstermek için olaylardan  sonra argümanlar üretiyoruz. Hatta bunu bilimsel verilere dayatıyoruz. Bizim gibi düşünen insanları örnek gösteriyor, yalnız olmadığımızı anlatarak bizi destekleyen başka kişilerin de olduğunu kanıtlıyoruz.

 

Sahip olduğumuz bilgilerin kaynağı neresi?

Annemizi, babamızı ya da doğduğumuz coğrafyayı, hangi aile tipinin bizi yetiştireceğini, yaşadığımız coğrafyanın hangi dine inandığı, seçmeden dünyaya geliyoruz. Bizden önce olan ve bizim tercihimiz olmayan olgularla büyüyoruz ve bunlar bizim doğrularımız oluyor. Bazen gördüğümüz şeyler inandıklarımıza dönüşürken, bazen nefret ettiğimiz ve uzaklaştığımız şeylere dönüşüyor. Fakat bu olaylara neden böyle tepki verdiğimizi gerçekten sorguluyor muyuz?

Şöyle düşünelim kendimizi tanıtacağımız  zaman ilk önce isminizi  söyleyerek başlarız. Fakat bizi en iyi tanıtan şeyi bile biz belirlememiş oluyoruz. Aslında neden ismim Ayşenur demiyoruz, bunu olduğu gibi alıyoruz. Tıpkı doğduğumuz andan itibaren ortamda var olan diğer toplumsal doğrular gibi…

Şimdi bu alt yapıyla karşımıza çıkan kanıtların, bizim inançlarımızı değiştirip değiştirmediğini konuşalım.

Bu yazı da ilginizi çekebilir Sorunların çözümü bakış açımızda mı saklı

Tartışmalarda ikna eden taraf siz misiniz?

Karşınızdaki kişiyle bir konu hakkında tartıştığınızı düşünün. Bu durum mutlaka herkesin hayatında yaşanıyordur. Karşılıklı olarak kendiniz için doğru olan argümanları söylüyorsunuz ve ikiniz de kendinizi haklı gördüğünüz için bu tartışma bir sonuca varmıyor. Düşündüğünüzde, ne kadar mantıklı argümanlar sunduğunuzu ama karşı tarafın bunu anlamamak için bilerek direndiğine karar veriyorsunuz ve kendinizi haklı görmeye devam ediyorsunuz.

Genelde haklı olduğumuza inanıyorsak düşüncemiz bu yönde ilerler ve karşı tarafa haklılığımızı kanıtlayacak başka yolar bulmaya çalışırız.Peki karşıdakinin haklılık payı varsa ve haklı taraf olmak için bu kadar diretiyorsak?

Beynimiz kendini nasıl ikna eder?

Beynimiz bilgiden haz duymaya programlanmıştır. İçinde yaşadığımız dijital çağda sanki bizim için veli nimet gibidir. Tarım çağı, besine erişim, sanayi devrimi, hayat kalitemizin artmasını ve bu dijital çağda sanki bizim keyfimize göre tasarlanmış bir lunapark gibi duruyor. Günümüzde neredeyse 3 milyar internet kullanıcısı var ve hatta siz bu yazıyı okurken 1 milyon 180 bin video daha izlendi ya da blog yazısı okundu. Bu rakamlara bakınca dijital devrimin inançlarımızı değiştirmede büyük rol oynaması gerekiyor. Özenle yapılmış araştırmalar, deneyler ve veri analizleri ne büyük bir bilgi kaynağını oluşturuyor. Beyin de bilgiye karşı haz duyuyor. O zaman bu çağın bizim inançlarımızı değiştirmede büyük rol oynaması gerekir. Ne yazık ki olmuyor onca hazırlanan ve büyük emekler sonucunda ortaya çıkan veriler bizim için çok önemli  değil. Büyük veriler ve bilgilerin önemsizliği bizim aptal ya da inatçı olmamızdan kaynaklanmıyor çünkü biz yaşadığımız çağa yeterince ayak uyduramıyoruz.

Bunca veri ve ileri derecede teknoloji son dönemin icadıdır. Fakat bizim beyinlerimiz milyonlarca yılda pişmiştir. Yani biz verileri seviyor ve beynimizin işleyişini onlara dayandırıyor olsak da, gerçekler bu durumda epey farklılık göstermektedir. Bilgiyi ve mantığı ön sıraya koyan bu yaklaşımlar, bizi insan yapan şeyi;  güdülerimizi, korkularımızı, heyecanlarımızı dikkate almıyor. Nörobilimciler, yapılan bu araştırmalar sonucunda bunun oldukça büyük bir problem olduğunu ve bizim yıllarca süren inanç inşaamızı kolay kolay verilerin yıkamayacağını ön sürüyorlar. Yani veriler başkalarını ikna ederken işe yarıyor fakat konu kendimize gelince pek de önemsemiyoruz.

beyin ve ikna süreci

Teyit etmenin iknadaki yeri

Teyit etmenin kudreti, iknada önemli bir rol oynar. Biz düşüncelerimizi teyit edecek bir şey duyduktan sonra antitezlere karşı kulağımızı kapatırız. Amerika’da yapılan bir araştırmayı aktarmak isterim size; Bir araştırmada, üniversite öğrencilerini bir araya toplayıp idamla ilgili sorular sorarak fikirlerini öğreniyorlar. Her bir öğrenciye idama nasıl baktığını soruyorlar ve daha sonra bu öğrencileri iki gruba ayırıyorlar. Her iki gruba da idam cezasının ne kadar gerekli olduğunu gösteren argümanlar ve daha sonrasında ise işe yaramadığını, insanlık suçu olduğunu gösteren argümanlar ve çalışmalar sunuyorlar. Deney sonucuna bakıldığında  idamı destekleyenler de, karşıt olanlar da yine aynı düşüncede oluyorlar ve hatta kendi savundukları inancı daha da pekiştirerek deneyden çıkıyorlar. Sonra fark ediliyor ki bize ne kadar karşıt görüş sunulsa da biz düşüncelerimizi  destekleyen argümanları alıyoruz ve diğer görüşe karşı gözümüzü kapatıyoruz. O fikre daha eleştirel bir gözle bakıyoruz ve fikrimizi  değiştirmeyi hiç düşünmüyoruz.

Aslında durum şu, bizim fikirlerimiz ile çelişen bilgiler, bize karşı sunulduğunda mevcut fikirlerimize daha çok sarılmaya başlıyoruz. Çünkü sahip olduğumuz bir bilgi var ve yeni eklenecek bilgi ise kafamızı karıştırabileceğinden dolayı yeni bilgiyi görmezden gelmeyi tercih ediyoruz. Buna da bumerang etkisi deniyor.

Bozacının şahidi Google

Bu dönemde en büyük teyit kaynağımız, bozacının şahidi Google. Google sayesinde birçok bilgiye kısa sürede ulaşabiliyoruz. Fakat bu zengin bilgi erişimimiz bizi fikir değiştirme konusunda daha dirençli hale getiriyor. Çünkü inandığımız düşünceleri araştırdığımızda, karşımıza kendi fikirlerimizi  onaylatacak birçok kaynak çıkıyor. Zaten bizimle aynı fikirde olduğu sürece, hangi kaynak tarafından yazıldığına da bakmadan o bilgiyi alıyoruz.

İnternette “En üstün ırk Türkler” yazarak bir araştırma yaptıktan sonra çıkan sonuçlar arasından bizim fikrimiz ile aynı tarafta olan bilgileri alıyoruz. Fakat bu durum problemin bir kısmını oluşturuyor, diğer taraf ise bilginin cımbızlanması. Karşımıza çıkan bilgilerin bizim inançlarımıza göre cımbızlandığından haberimiz yok. Arama yaparken aslında eski araştırmalarımızla da bağlantılı olan düşünceye uygun verilerin sunuluyor. Buda  bizim fikirlerimizi teyit etmemize ve bunlara olan bağlılığımızın artmasına sebep oluyor.

Peki bizim ikna olmamız için ne gerekiyor?

Peki biz neden böyleyiz? Genel bir geçerliliği olan bir bilgi, bizim görüşümüze ters olduğundan dolayı neden beynimiz bunu kavramak istemiyor? Yargıya varırken yanlışa düşmemizi sağlayan bu durum, evrimin bir mühendislik hatası mıdır? Bununla ilgili bir çok görüş var fakat benim için en makul olanı söylemek istiyorum. Yeni bir inanç oluştururken dört faktör devreye giriyor;

  • Mevcut inancımız ve ona duyduğumuz güven. 
  • Yeni delil ve bu delile duyduğumuz güven. 

Şöyle bir örnekle açıklamak istiyorum. Bir çocuk babasına gidip havada uçan bir fil gördüğünü söylerse babası küçük çocuğuna inanmayacaktır. Çünkü fillerin uçamayacağına dair sahip olduğu mevcut inanç kuvvetli ve bu zamana kadar uçan bir fil görmediği için güvenide sağlamdır. Çocuğun yaş olarak küçük olması ve geniş bir hayal gücüne sahip olmasından kaynaklı olarak inanmıyor. Peki ya bu olay tam tersi olsaydı nasıl olurdu? Eğer baba gidip küçük çocuğa havada uçan bir fil gördüğünü söyleseydi? O zaman sonuç daha farklı olurdu ve çocuk babaya inanırdı. Çünkü çocuğun sahip olduğu inanç kuvvetli değil ve hayvanlarla ilgili çok fazla bilgiye sahip değil. Çocuk yeni inancı getiren kişiye, yani babasına tamamen güveniyor. O yüzden babası ona uçan bir fil gördüm derse çocuk inanabilir.

İnandığımız şeylerin nereden geldiğini ve bu inançların değişiminin kolay olup olmadığını, kanıtların ne kadar etkili olduğunu basit örneklerle anlatmaya çalıştım. Keyifli okumalar.

AYŞENUR KÜÇÜKAKGÜL

Dilerseniz bu konuyu ve diğer içerikleri YouTube üzerinde izleyebilirsiniz.


(162 kere ziyaret edildi, 1 bugün )

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir